Blog’um yaz tatilinden bir diğer yaz tatiline
kadar hasatsız ve uzun bir sezon geçirdi. Sanırım büyük bir yıl boyunca bir
şeyler yazmaya vakit ayıramayacak kadar mutluydum. İhanetin her türlüsünü hak
ettiğime dair büyük bir kanıt daha.
Şimdi işler biraz karışık, her şeyden önce artık İzmir’liyim. Ya da
Yunanistan; emin değilim, sakız adasına falan İzmir’ olduğumdan daha yakın
olmalıyım, bu konuyla ilgili matematik benden yana. Büyük bir İzmir defterim
var, ve tek entry’e sığamayacak. İçinde bolca yaşanmışlığın olduğu ve en
önemlisi çok az baş kahramanın bulunduğu iyi bir hikaye. Şu sıralar hatırlamak
istemediğim ama yazmadıkça da unutamayacağım, sövmedikçe de i yi hatırlayamayacağım
kadar çok şey birikti.
İzmir’i bir yaz tatili için terk ederken yine
buradayım, her şeyin başladığı yerde. Ev. Anne-Baba, küçük kız kardeş,
superhero arkadaşlar ve diğerleri. Yoğun bir özlemin içinde her şeyi gerçekten
yaşanmış yapan bu yer. Ev dediğin yerden tek başına uzaklaştığında fark
ediyorsun, geçmişin ve yaşanmışlıkların tam olarak yanında gelmiyor. Bazen
sanki bir kaç aydır hayattaymışsın gibi de geride bıraktıklarının hepsi
kafandaki kurguymuş gibi. Anılarını yaşanmış kılan fotoğraflar, mektuplar,
hediyeler işte burada devreye giriyor. Artık herkese daha fazla ucuz bileklik,
küpe, kalem falan bırakıyorum. Bazen hatırlamaya ihtiyacım oluyor, bazen de hatırlanmaya. Sanırım ölümsüzlük tutkusu bunun gibi bir şey
ya da bu ölümsüzlükle alakalı. Felsefi yeteneğimi bir yıllık İngilizce
eğitimine kaptırdım. Neyse ki bitti, içime soluduğum hava ve gördüğün yüzler
yüksek sesle haykıramadığın her şeye iyi geliyor. Her şeyi biraz özlemişim. Oldukça
saf bir mutluluk: tekrar porselen bardakta çay içmek, etrafındaki herkes bu
kadar değerliyken...
E tabi İzmir’I bıraktık, geldik Tekirdağ’a
ister istemez bir sorumluluk gereğiymiş gibi bir tatil ihtiyacımız doğdu. Vişne
ve diğer bir kaç anasının amı ibneyle daha tatil planları yapıp yola çıktık.
Vişneyle de yıllardır götleri bitişik gibi hiç ayrılmayız ama bir defa bile
birlikte tatile gidememiştik. Yirmi yılın sonunda bu fırsatı bulduk,
dinlenicez, dertleşicez sahilde kitap falan okuyup kol omuz arasındaki ton
farkını azaltıcaz falan diye düşünüyoruz ağzımız kulaklarımızda. Ben de bu
bizim diğer arkadaşlarımıza güvendim organizasyon konusunda, övünmek gibi
olmasın Vişne ve ben bu işlerde çok iyiyizdir, en iyi en ekonomik en eğlenceli
şeyleri hep bulur hiç de planımızı bozmayız. Meğer bu grupta bu işten anlayan
tek biz varmışız, ki bunu öğrenmek de tatilin sonunda nasip kısmet oldu.
Yola çıkma günü geldi, Vişneyle beraber
antidepresanlardan dolayı bir kaç kilo, hadi tamam bir kaçtan biraz daha fazla,
fazlası olan biraz azgın biraz dedikoducu biraz da bakire arkadaşımızın evine
gittik. Her zaman olduğu gibi yine konu bunun bir türlü kısmetini yiyememesine
geldi. Vişne ve ben de bu kadar şekilci olmamalısın gibi önerilerle başlayıp
bir kaç defa da vaz geçtik. Ben o anda tatilin geleceğini görmüştüm aslında ama
iyi niyetlerimi arza çıkardım. Geçer yani, bulursun birini falan gibi şeylerle
geçiştirdik konuyu. Ebenin amı bizde var mı ki sende olsun, bir de beni
birileriyle tanıştırın diyor. Allahım tek bir yağmur damlasını esirgediğin
uçsuz bucaksız çöllerde gibiyim. Ben kim çöpçatanlık yapacak pozisyon kim. “Yok
bizde de bebeğim, Yoooğğhh” diye diye sessize aldık sonunda bunu. Sonra çılgın
acıktık biz, bu bizim bakire de deli dehşet güzel yemek yapar ama çok nazlıdır,
yani güzel yemek için nazı çekilecek gibi değil, çok ısrar etmeden dışarda
yemek fikri her şeyden daha aydınlık oldu kafamda; dışarı çıkarken benim de
şarjım yoktu nasıl olsa bunlar alır telefonu diyerek telefonumu şarja bırakıp çıktım
ben, böyle iki üç kişilik yemek yedik yine, gören olsa dünyada bir kaç saat
sonar planlanmış bir nükleer savaş başlayacak da biz de Rus istihbarat
ordusundanız sanar. Yemek yerken de bir yandan arabayla gelecek olan tayfanın
ebesinden başlayıp diğer yakınlarına kadar uzanan zincirleme küfür tamlamaları
savuruyoruz. Oysa ki Vişne ben alıyorum diye, bakire de Vişne alıyor diye
telefonlarını alamamış, bunlar bizi aramış aramış ulaşamamış, biz de götümüzü
sere sere yemek yedik, durumu anlayyınca altıma sıçmışım gibi hissettim. Eve
dönmek için kalktık, sokağa bir girdik küfürler daha karşıdan duyuluyor,
orospular ortalığı ayağa kaldırmış. Daha tatilimiz başından olaylı başladı.
Bunlar hep işaret aslında ama çakamadık. Sıkış sokuş arabaya da bindik Vişne
ben bakire arkada, iki birbirinden değerli hanfendimiz önde, şoför mahalinde de
bu değerli kızlarımızdan birinin sevgilisi işte, iki gay, bir biseksüel, iki
hetero ve grup sekse yatkın kız bir de bizden daha gay olan ama kızlarımızdan
birinin sevgilisi olan yirmisinde kel kalmış şoförümüz var. Araba bildiğin LGBT
arabası, pride falanız. Çılgın eğleniyoruz müzikler falan o biçim ama herkesin
götü olması gerekenden yüzde yirmi beş daha ince, fizik kurallarını zorluyoruz
arabaya sığmak için. Böyle bitmeyen bir yolculuktan sonar ulaştık tatilimizi
geçireceğimiz beldeye. Alkol yasağı yüzünden kızları reklam yapa yapa alkol aramaya
başladık çünkü saat on ikiye falan geliyor. İsteseler vericez kızlardan birini,
bir de bu tarz espriler yapacak kadar utanmaz ve geniş bir arkadaşlığımız var,
her birini çocukluktan itibaren tanımanın ve benimle arkadaş olabilecekleri karakterde
olmalarından ileri gelen bir arkadaş ilişkisi. Bulduk içkilerimizi verecek
liberal bir mekan, sikerim yasağını tavırlarında aldık kumanyamızı doldurduk
arabaya. Bu bizim arkadaşlarımız da daha önce buraya gündüz gelmişler, çok
beğenmişler. O kadar ısrar ettiler ki oraya gitmek için biz de “iyi madem”
deyip kabul ettik. Çok güzelmiş, harika bir yermiş anlata anlata bitiremediler,
keşke yolu da biliyor olsalarmış. Gideceğimiz yere ulaşana kadar her yerde
durup biraz daha alkol aldık. Sahilde bir yerde saçma salak taşlardan iskele
gibi bir şey yapmışlar, yollarda da kimse yok. Bakire ve bizim kızlardan biri
götünü attıra attıra dans ede ede dolaştılar bütün gece, ve uzaktan izleyen bir
grup erkek de vardı zaten, neyse tatile geldik diyerek çok siklemedik. Sonra artık
mekanımıza gidelim diye anlaşarak yola çıktık yine, ama sürekli yolda durup
adres soruyoruz, arabanın içeriğine rağmen cevap vermeye cesaret eden
insanların da gözlerinden arabanın kontenjanını hesaplamaya çalıştıkları
okunuyor. Telefonla biraz da halkın desteğiyle tüm övgülerin yağdığı o yere
girdik. O kadar karanlıktı ki ilk baş işletme bile olduğunu anlamadım. Arabayla
ilerlerken bir kulübede uyuyan amca çıktı bize günün anlam ve önemini anlatan
konuşmasını ve olası yağmur durumundan dolayı herkesin gittiğini söyledi. Yani
bir tek biz vardık, bunu duyunca çok mutlu olmuştum. İlerleyip bir masayı
kapattık, üzerimizde de devasa bir çam ağacına bağlı iki büyük boy spot lamba
vardı ve biri çok kalıcı değil. Çılgın gibi içip özel yaşamımızın
ayrıntılarından falan bahsediyoruz. Ben bütün gece ne kadar güzel bir ilişkim
olduğunu, daha iyi bir ilişki örneğinin her iki yaşamda da var olamayacağını
falan anlatıyorum,
anlattıkça gözüme daha da mükemmel geliyor.
“Allaaağğğmmm,
evren, Karma, Yıldız Tilbe, her kim bakıyorsa bu işlere bana bunları
anlatabilecek bir ilişkiyi bahşettiğin için teşekkür ederim.” Diye olumlu
söylemlerde bulundum tüm gece. Herkes bıktı beni dinlemeye, onlar başka bir
konu açtıkça, “kampa gittik, hem de bisikletle, ben çok seviyorum diye kendine
de bisiklet aldı.”, ”Canımız o an ne isterse onu yapıyoruz, biraz yavaş ama ben
de sabrediyorum, her şey çok güzel.” , “Cinsel yaşamımız tek kelimeyle
mükemmel, duvardan duvara çarparak
sevişiyoruz, saatlerce sürüyor, biz seviştikten sonra bütün ödevlerim kalıyor
çünkü ikimiz de dayak yemiş gibi oluyoruz.” gibi şeyler anlatıyorum hepsi de
böyle dinliyor, zaten aksine fırsat da vermiyorum. Mutluluk çok bencil bir dünyaya sevk ediyor
insanı. Gerçekten yani çok doğru bir tespitte bulundum bence, çünkü aynını biri
bana yapsa onun orda ağzını neşterle taa kulaklarına kadar ayırırdım. Bu sayede hep gülümser, büyüyünce de Joker
olurdu. Neyse anlattığım ve anlatacağım her şey nihayet bittikten sonra
sarhoşluğumun tadını çıkartıcam artık rengarenk bir dünyadayım derken bir araç
daha geldi bizimkinin yanına, benim tatil de orda bitti.
Araçtaki kişi sayısından çok emin olamadığım,
fotografik hafızamın da devredışı kaldığı bir andaydım bu yüzden de muhatap
olduğum kitleden habersizim. Çocuklar belli yani çok sağlam tipler değildi,
karanlık ama çok belli değil suretleri, acaba sahildeki o grup mu diye
düşünüyorum, Vişne de aynı şeyi düşünüyormuş. Boku yediğimizin resmidir, sabaha
kadar başımıza her şey gelebilir, hayal gücümün çok daha ötesindeki şeyler.
Neyse bunlar arabadan inince “biz buraya geldik ama sorun olur mu?” deme
nezaketini gösterdiler. Tam ağzımı açtım: “biz kız arkadaşlarımızla geldik,
aşağı tarafa geçseniz daha iyi olur.” Diyecektim ki sadece “Bii” dedim ve
bakire atladı, “yok yok sıkıntı değil.” Küçük bir şok yaşadım, sarhoşken sadece
küçük şoklar yaşayabiliyorum. Bu orospu bildiğin panik ataktır, akut paranoya,
kısmi bir şizofreni bile var; nasıl bunu dedi bunlara diye düşünüyorum
sorguluyorum. “Ne deseydim gelmişler dibimize” gibi bir yakarışta bulundu,
tamam demek ki on yıl boyunca koyduğum teşhisler tamamen doğru, sadece göt
korkusu yüzünden öyle demiş. İşletmenin sahibi geldi, ama bize bilet veren genç
eleman değil. Dayı biraz uçmuş, baya uçmuş yani, Tekirdağ’ın 50-60 yaş grubunun
yüzü olur. Öyle bir bizden. Çocuklarla tartışmaya başladı, o saatte konuk
almayacağını falan yüksek sesle ifade ediyor, biz de Kelle birlikte
kulaklarımızı açtık dinliyoruz. Aşağıda bu bakire fısır fısır ortalığı ayağa
kaldırmış ne vişne ne ben önüne geçemiyoruz. Toplamış çadırlarımızı, bir sürü
senaryo da kurmuş kafasında. Çocuklar adamı öldürecek, bizi de şahit
yazacaklarmış. Şahit olur muyuz bilmiyorum ama ben bok yolunda şehit olacaktım
sinirden. Ay orospu, her yerde aynı, ağzım ayrıldı söverken. Daha önce de
yapmıştı bana bunu. Bir türlü sakinleşmiyor. Ne dersem yok, gidelim sahile
çadır kuralım diyor. Yok yani başa çıkamayacağımızı anlayınca toplandık,
çocuklar hala adamla tartışırken biz milisanyeler arabanın içinde doluştuk ve
gazladık. Orospu telefonunu düşürmüş. Her şey geçti, sakinleşelim derken bir de
bunu çıkardı, geri dönüp telefonun flaşıyla orman içinde telefon aradık, yok
yok yok yani telefon. Bakireye göre gelen çocuklar çaldı telefonu. Akut
şizofreni diye demiyorum boşuna. Telefonu bulamadan sahile indik, kiralık
şezlonglar var ama adam kapatmış sarmış şezlongunu. O sinir ve öfkeyle söktüm
şezlongu yattım. Hala tatili kurtarma peşindeyim, biraz daha içki almaya gittik
vişneyle, adımlarımı zor seçiyorum ama nasıl bir metanet örneğiysek açık tekel
bayiini bulduk. Ne kadar alkol, o kadar az sorun. Gayet düz bir mantalite.
O gece sahilde uyucaz, bakireyle sikkoş da
arabada uyuyacak. Bakire kurtlu götlü, sabaha kadar söylendi durdu. Bir geliyor
“arabanın el freninin üstüne yatıyorum ama araba hareket etmesin bir de, denize
uçmayalım, cama biri gelmesin.” Ay millet ne meraklı senin götünü sikmeye.
Bulup bulacağın o fren zaten. Travmalar yaşadım sarhoş kafayla. Zar zor sızdım
Vişnenin yanında. Sabah uyandığımda karnı burnunda sezaryen gününü bekleyen
kadınlar gibiydim. Götüm zaten çok hassastır, sahilde ıslak kumdan çekince
soğuğu o kadar çok şişti ki barsaklarım; kahvaltı faslına bile iştirak
edemedim. Akşamdan kalmalığı iliklerime kadar yaşadım. Bir yerde “İçki içmek
ertesi günden mutluluk çalmaktır.” Diye okumuştum. Gerçekten, hakkını sonuna
kadar veren bir söylem. Tam fosur fosur
osurup rahatlamaya başlamıştım ki, denize girme faslına geldik. En azından bu
güzel geçer diye düşünüyorum. Yaldır yaldır koştuk denize, gerçekten
eğleniyoruz, dibi görünmeyen Tekirdağın nitrifikasyon harikası denizine rağmen.
Kremlendik, güneşlendik, fotoğraflar çekildik, her şey yoluna girmeye
başlamıştı. Dinlendiğimi hissettmeye yeni başladım. Tam denizde hayvanlaşırken
karşıdan bizim Bakire götünü attıra attıra koşuyor el kol yapıyor “çabuk gelin,
çabuk gelin” diye. Zaten hiçbir şey bu kadar güzel gidemezdi. Gitse şaşardım
yani. Sikkoş, Vişne, Kel, ben beraber çıktık denizden, herkesin surat düştü
habire küfür ediyoruz yine ne oldu diye. Telefonu bulunmuş, hani lafta
çocukların çaldığı.
İşletmenin sahibi sabah bulmuş telefonu. Sim
kartı falan düşmüş telefonundan, kayıtlı olan tek numara da babasınınkiyle bir
yakınınkiymiş. Adam sabahın köründe babasını aramış, “oğlunuz şurdaydı dün gece
arkadaşlarıyla, sanırım telefonun kaybetmiş” gibi bir konuşma yapmış. Bu
pezevenk de amkoduğum salağı babasından gizli gelmiş bizimle. Lan sen kaç
yaşındasın amk. Herkesin ağzına lafı tıkmayı biliyorsun da, babana onu
söylemeye mi çekindin. Adamın tansiyonu çıkmış, bakireyi kaçırdılar diye.
Milletin ne işine yarasın ki o, adam polislere falan haber vermiş. Bildiğin
aranıyoruz, ‘most wanted’ olduk Tekirdağ’da. Kendimi GTA’daymış gibi hissettim.
“LEAVE ME ALONE”
Neyse tası tarağı topladık biz eve dönücez
diye, Bakire ağladı ağlayacak, kimsede moral kalmadı zaten. Hatta Vişne’nin
yüzünü hayatım boyunca çok nadir o şekilde görmüşümdür. Ne nemrut oldu karı
anında. Bakire de gelmiş “babam nasıl olsa öğrendi, akşama kadar takılabiliriz,
hiç gerek yok dönmemize.” Ananın amcığı, biz denizdeyken sahil şeridini niye
ayağa kaldırdın o zaman. Vişne de son hamleyi yaptı “Ben bu gerginliğe daha
fazla dayanamayacağım, hemen geri dönelim” dedi. İşte tüm tatili özetleyen bir
söz oldu. Hepimizin ruh hali oydu çünkü, zaten toparlandık bu telefonla konuşurken,
bir de tekrar mı giyinicez. Doluştuk yine arabaya dönüyoruz eve gelmeye az
kaldı. Adım atacak halim yok. Bakire çıktı hemen, “Ay ama çok eğlendik ya,
okullar açılmadan bidaha yapalım bunu”.
Vişneyle birbirimize bakıştık.
takılacağın insana dikkat etmelisin demek bu yazı (:
YanıtlaSilGadgetin neden hatalı ki senin nedeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeennn! :(
Aynen çok dikkat etmek gerekiyor, acı örneklerle tecrübe ediyoruz :D
SilGadget'i de yeni farkettim, hemen düzeltiyorum. Keep in touch!
öncelikle balık baştan kokar atasözümüzü tekrar yâd ettirdin, baştan belli imiş sonu :) hea ben sonuna kadar okudum mu hayır tabiikisi de (ne güzel bir ilişkim olduğunu) dan sonrasını okumadım hıh (destan yazsın yine okur :/)
YanıtlaSil<3
Öncelikle sonuna kadar okuduğun için teşekkür ederim :D Ne güzel ilişkim kısmını da geçmiş zamanla kullanmak işte, benim işler böyle :D
SilSeni seviyorum, iyi ki varsınn
öyle fotoğraflar koymuşsun ki okumasam tatili miami de geçirdin sanacam :D okuyunca ben fitil oldum şu şıllığa ya zehir etmiş resmen :D
YanıtlaSilNapçaktım bebeğim Kumbağ fotoğrafı mı koyayım oraya :D Tatil teması bu işte, bize her yer Miami. Adana dışında :P
SilKumbağ güzeldir bir kere gitmişliğim var denizin içinde 1 km git (lol çok mu oldu ne) halen belden aşağın suya gömülmez :D (bebeğim mi dedi başka bir kullanıcıya, benim cevap mesajımın içeriğinde neden yok o.O) (hızla terk et burayı ogbd :/)
SilBen adanada olabilirim ama kalbim hala izmir karaburunda :D kampa da bekleriz bebeğim. Ogbd sen de bizim bebeğimizsin :D o bebek sen de hahaha :D
SilSiz hepiniz benim bebeğimsiniz :D Türkiye'nin dört bir tarafındaki blogger furyası olarak hepinizi çok seviyorum.
SilAdana'ya espi yasağı pls :D:D
Çok güzel anlatmışsın berbat geçen tatilimizi. Bir daha bir grup olarak asla diyorum asla. Ancak bu kadar rezil olabilirdi. Rahatlamak doğaya karışmak ve hayatın stresini atmak isterken daha çok stres topu oldum.
YanıtlaSilBu aralar da en çok kullandığım kelimeyi kullanıp yine ASLAAAA diyeceğim.