Kendimden nasıl nefret ediyorum, nasıl tiksinç buluyorum
anlatamam o zamanlar. Hep psikolojik baskı bunlar, hep tekerrürden beyin
yıkama. Dışarda bir yerde bir laf söylüyor böyle nasıl üzülüyorum, eve gidip
taşaklarımı jiletleyesim geliyor. Adam beni o kadar çok eleştiriyor ki, ben de
kendimi aşağlık pis böyle evlat zekalı biri sanıyorum. Artık kabullenmişim
kendimi, bir de sürekli yaranmaya çalışıyorum buna, öyle böyle değil deli
divane aşığım. Ölelim dese beraber Amerika’ya gider Empire States’ten el ele
atlarım, öyle gözüm kara, kimseyi görmüyorum. Tipi de bir gösterme imkanım olsa
da göstersem. Nasıl anlatayım korkuluk gibi bir tip, iki senelik üniversitesini
beş yılda bitirememiş anasını satayım sanki tıp okuyor, bir de benden kısa birkaç
santim, benden başka da kimsenin bakmayacağı bir şey aslında ama olay o değil
ben uçan kuştan kıskanıyorum adamı. Medeni davranmaya çalışıyordum ilk baş ama
yok yani iki sene bu nereye kadar rol kesicem, yağmur gibi esip gürlüyorum, bir
de dediğim de olmuyor genelde, saçım başım dökülmeye başladı sinirden. Nasıl da bi kafadaysam hayatı onunla
görüyorum sürekli. E tabi o zamanlar ortamın amına koyduğumuz zamanlardı lisede,
yedi tane birbirinden ayrılmayan gerizekalı bir aradayız sürekli, vur patlasın
çal oynasın. Dersler desen Matematikten trigonometri var, hala sayısal
yaşantımın kabuslarından biri olan konu götümde değil, nasıl olsa korkuluğum
var, o bana yetiyor böyle, tek problemim ilişkimiz, hayatımın gençliğimin
zirvesindeyim ama iki yüz yıllık yaşlılık var üzerimde bak bak bana yaşattığı
ironiye bak am suratlı pezevenk. Ödüm kopuyor ayrılcaz diye, belki ondan önce
en az doksan defa ayrılmıştır benden, ne yapıp ne edip tekrar barışırdım bunla.
Sonra böyle sevimlilikler falan filan hop hemen mutluluk hormonlarım nirvanaya
çıkardı. Nasıl salakmışım, nasıl bir gerizekalı, nasıl bir ezikmişim ben ki
böyle mal ötesi bir ilişkiyi hayatımdan kimseye karşı yapmadığım yanlışlarla
doldurup, ölürcesine sevdiğim adamla olan ilişkimi bok etmişim bilmiyorum.
Velhasıl kelam, bir gün artık yıldönümümüz yaklaşıyor, hala da günüyle saatiyle
aklımda sevgili olduğumuz zaman, allah beni kahretsin, sinüs altmış deyince
bile kafamdan üçgen çizerken bu tarihi ne zaman düşünsem direkt hatırlıyorum,
işte o tarihe gelirken ve ben de biraz daha büyümüşken (on ikinci sınıfa
geçiyordum galiba) işte o pencerenin önünde sümsüklendiğim ana dönersek;
ilişkim bok gibiydi, o yıl karmaşık sayılar vardı müfredatta, kopyayla
geçtiğimi fark ettim, ondan sonra döndüm kendime baktım. Hiç de öyle olmak
istediğim insanla alakam yoktu. Tarafsız derecede kişiliksizleşmiştim. Adam benim
on altı seneden toparladığımı iki senede sikip atmıştı. Bir de mutlu mesut bir
ak hayatım olsa neyse, elimde sıfır. Karnemde sıfır yoktu en azından kankalarım
sağ olsun. (Bu kelime de çok “öğk!” aslında)
Bitemeyen ilişkinin bitmesi gereken yerini çok uzun zaman
önce geride bırakmıştım. Belki de benden kurtulmayı düşünen, kendince biraz da
olsa seven bir adamı ilişkimizde mahsur bırakmıştım. Hani böyle bir şeyi çok
uzun zaman yapınca önceden yaptıklarını unutuyorsun, sanki onsuz bir hayat hiç
olmayacakmış gibi, beş dakika bile molasız gelen mesajlara pıt pıt pıt cevap
vermeyince hayat çekilmeyecekmiş gibi, her aşk şarkısını dinlerken kurduğun
seksen senelik planları çöpe atınca sanki yeni bir hayat kurulamayacakmış gibi
geliyor. Öyle çok, “ben yaparım, sen uğraşma ben alırım, sen dur yapamazsın ben
hallederim.” Duyunca gerçekten hiçbir bok yapamayan bir insan gibi olmuşum
artık. Hiç daha önce böyle sevmemiş sevilmemiş modundayım artık ama iş işten
geçmiş. Süründürecek bir duygu bütünlüğüm bile kalmadı en sonunda. Gittim çat
diye terk ettim Korkuluğu. Bu isim de yakıştı iyi oldu, Korkuluk diyelim madem.
Hemen ardından nefesim daraldı telefonu kapatınca. Soluk borum pipet
genişliğine kadar inmiş gibi zor nefes alıyordum. Nasıl üzüldüm, nasıl
yıprattım aylarca kendimi, kimseyle flörte yeltenemedim. Korkulukla sevgiliyken
bile daha fazla fingirdemişimdir hatta. Kederim, çektiğim sancılar, ara ara
gelen nöbetlerim, üst üste birikmiş puding kaselerimden öğrendim ben yıldızları
saymayı. Doğum günümde bile mesaj atmadı pezo, ağzına sıçayım onun, bayramda
bile beklemiştim oysa ki. İki sene kahrını çektim ulan, senin gibi tipe
sevgilim dedim, tek kaşlarından utan. Bir altmış dokuz boyundan utan.
Ellerinden utanmayabilirsin, onları severdim ama utan işte beni o zaman o kadar
üzmüş olmayı başarabildiğin için. Üç sene kimseye aşık olamadıysam başlıca sebebi
senin ilişkimizdeki oscarlık piç rolündü. Gelsin kahve kupaları, gitsin kahve
kupaları çok zaman geçti gibi üzerinden, ben Korkuluğum olmadan bugünkü ben
olamazmışım gibi geliyor. Belki olurdum da daha hataya müsait, daha düzenbaz
biri olurdum belki. Adam beni nasıl etkilediyse bir daha anneme “sigara içmiyom
ben yaa” diye bile yalan söylemedim. Ondan sonra zaten başıma ne geldiyse
doğruluğumdan geldi. O kadar sert çarpmasaydım belki bu kadar büyük
konuşamayacaktım. En büyük küfürlerimle dönüm noktamın kesiştiği pezevenk: Özlediğim
ve nefret ettiğim çok şeye sahip olarak öldün geberdin gittin belki neredesin,
ne bok yapıyorsun bilmiyorum. İnşallah yalnızlıktan ölürsün.
Ben yıldızları saymayı öğrendim, artık bokumu bulursun. Çok
zaman geçti belki ama, uzun zamandır da olduğum kişiden çok mutluyum. Bunları
yazmasaydım, yarım yamalak öfkemi hep kafamdaki yüklemsiz biten cümlelere
bırakacaktım. Bu da biraz bozuk bira tadı gibi bir şey bırakıyordu ağzıma. Sen
de bozuk bira gibisin zaten. Öküz, mal, geri zekalı, ana kuzusu bir pezo,
nankör köpeksin. Sana verdiğim emekler ve harcadığım sinir hücrelerimin telafisi
ne yazık ki yok. Umarım iki üç dört senedir nerde bokta ne yapıyorsan orada
olmaya devam et ve hiç karşılaşmayalım. Bir defasında altı ay görüşmemiştik ve
senden bir gün bile soğumamış olma mallığını gösterdiğim için Allah benim de
belamı verdi bence, daha da verir yani yok şüphem. Eskiden düşünürdüm: “ilerden
tanışsaydık kesin evlenirdik bence” diye. Şimdi düşünüyorum da, senle şimdi
tanışsaydım ağzını burnunu dağıtmadan bırakmazdım. Tek içimde bu ukde kaldı.
Sevgili Korkuluk; iyi ki vardın,
iyi ki kalmadın...
ohh ben bile rahatladım.
YanıtlaSil:D:d::D off ne güldüm.
Silsonunu çok beğendim. iyi ki vardın iyi ki kalmadın. çok güzel cümle.
YanıtlaSilMade in Majeste tamamen :D
Silgelmiş geçmiş olsun öyleyse :)
YanıtlaSilGeçti gitti çok şükür :D
Sil