Evren bir yerden götüyle gülüyor, kahkahalarını buradan
duyuyorum. Ve kusursuz bir orospu çocuğu performansı sergiliyor. Her şey
olabilirdi, hepsine ihtimal verirdim fakat bu çok, çok fazla. Benim için bile
fazla. Geçenlerde Korkuluk için ne kadar şey yazmış olursam olayım üzerinden
çok zaman geçmişti. Sevdiğim zaman çok geride kalmış, çok uzun bir süre nefret
edilmiş biriydi. Deşmek, cesedine işemek istiyordum belki ama eskisi kadar ne
nefret duyuyor ne de kızıyordum. Hatta içten içe affetmiş bile sayılabilirdim.
Özetle vaz geçmiştim. Ayda yılda bir aklıma geliyordu, o da benim çabamla.
Vücudundaki benlerin yerlerini bile unutmuştum. Yüzü bile o kadar eski bir siluet
ki aklımda, hatırlarken bile biraz düşünmeme sebep oluyor. Onca zaman geçti ve
eskiden sahip olduğum tüm duygulardan sıyrılmış, bambaşka hissediyordum. Her
şey çok değişmişti, dönmek için hiçbir sebebi yoktu. Dönmekten ziyade hortlamak
için. Ben saydım sövdüm o kadar, içim rahat bir şekilde huzurlu bir uykuya
dalmıştım…
Aceleyle uyandım, halam oradaydı, ve yanında eşi tarafından
bir akrabasını getirdiğini, kızın yeni çocuğu olmuş, hatta oğlu olmuş, işte
gezmeye çıkmışlar artık taze anne ve baba olarak. Neyse kalktım şimdi, kahvaltı
fasla büyük olacak anlaşıldığı üzere, seksi pijamalarımı çıkardım falan
giyindim işte kahvaltı bahçeye hazırlanmış. “Hoş geldiniz” bölümüne girecektim
ki gözlerimin yuvalarından çıkmak üzere olduğunu hissettim. Allahın apaçisi,
Dexter olmak için başlıbaşına bir sebep olan o ahmak herif bahçemde ve bir
bebeğe “agucuk gugucuk” yapıyor. Çığlık atasım var, her bir yanım kilitlenmiş
vaziyetteyim, kafamdan aşağısı sanki beton kalıbında dökülmüş gibi. Önce
hangisini öldüreyim tanrım? Bu piçi mi öldürsem, karşısındaki sarışın yellozu
mu? Çocuk da bana kalır, onu sayısalcı matematik dâhisi olarak yetiştiririm.
Paralel evreni keşfeder, ben de gururlanırım. Göz göze gelemiyoruz, hoş
geldiniz diyemiyorum çünkü, hayalet konumuna geçtim. Çıldırmanın eşiğindeyim.
Bunun daha fazla saçı var kafasında, en son ayrıldığımızda bu kadar da değildi,
hatta kel kalıcak da kimse bakmayacak diye kendimi avutuyordum. Ne olmuş bu
saçlara, yok yok olamaz bu bir rüya olmalı dediğim an ayaklarım suya erdi. O
kadar saç bu mala fazla, allah da biliyo işte ama neyse. Kocaman derin bir
nefes aldım ve yataktan kalktım.
Gördüğüm en kötü kabuslardan biriydi.
Katliamın allahını yapardım. Ben bin yıl meditasyon yapsam hazmedemem bunun
onda biri değerindeki bir şeyi bile. Kalktım yüzümü yıkadım, içim soğumadı.
Kafamı da soğuk suyla yıkadım. Bir de yarım saat kabaran enselerimi fırçaladım.
Çocuğun rüyası bile zarar hayatıma. Sanki gerçekten evlenmiş, ya da evlenmek
üzereymiş gibi geliyor hala. İçimden bir ses, bu kesin nişan, söz, düğün müğün
bir şeyler yapacak diyor. Sormassam ölürdüm. Zaten cevap vermezdi de angut. Çok
kısa öz bir mesaj attım. “Seni rüyamda gördüm, evliydin ve oğlun vardı.” Yıl
dönümümüzde de atmıştım, o yüzden gurur sınırlarımı bir hayli esnetmiş olduğum
için bir de böyle bir düşünce beş duyuma birden hitap eder haliyle rüyamda bile
kafama kazındığı için sormamak elimde değildi o gün. “Sana ne” dese, verecek
cevabım yok. Neyse, bir saat geçmiş olmalı üzerinden, haldır haldır ders
çalışıyorum sabah seansı, telefonum çalmaya başladı. Korkuluk arıyor. Bir de bu
salağın telefon numarasını silmiştim ben, ama nasıl artık içselleştirdiysem üç
senede toplam 2 kere kullanmak zorunda kaldığım telefon numarasını bir türlü
unutamamışım. Mesaj yazarken çatır çatır yazdım aklımdan. Babamınkini bile
ezbere bilmiyorum. Neyse açtım, kesin numaramı tanımamıştır, o da silmiştir
diye düşünürken. “Merhaba Barış” dedi. Lanet olsun tanıdı dedim içimden. Az daha laf
sokacaktım “tanıyamadın mı?” gibilerden.
İstemsizce iyi bir diyaloğa dönüşecekti. Ben de şans olsa zaten. “Merhaba”
dedim. “Nasılsın?” dedi. Tabi ki iyi
olacaktım. Hayatımın en bok gününü bile geçiriyor olsam sana karşı tabi ki
muhteşem hissediyormuş gibi anlatacaktım. Hatta her şey o kadar yolunda ki
anlatamam, bu kusursuz yaşamımda yerin olmadığını düşünerek kahrından geber,
demek isterim. “İyiyim sen nasılsın?” dedim ben de. Allah belanı vermiştir
inşallah canım, demek lazımdı işte ama öyle de çok takarmış gibi gözükmek
istemiyorum. “Ben de iyiyim. Mesajını gördüm, uzun zamandır görüşmediğimizi
fark ettim. Bir arayayım dedim” dedi. Fark etmiş demek, o kadar uzun zamanda ne
olduğunu, benim nasıl olduğumu hiç merak ettin mi? Geceleri birden bastıran yalnızlık
nöbetlerime nasıl filmler yetiştirdim, etrafımdaki herkes mutluluktan dört
dönerken ben hep bir yerlerden seni bekledim sessizce. Mezun oldum, yoktun.
Anasının amı gibi kol gibi giren sınavlara girdim, nasıldı bilmiyorsun bile.
Oysa “sen nereyi kazanırsan, ben de
oraya yerleşicem. Okulunu bitirene kadar hep birlikte olucaz” derdin. Ben de salak gibi gerçek olacak sanardım. Çok
zaman olmuş bir de, oldu tabi piç, allahın belası, çok zaman oldu. Sensiz çok
oldu hatta. “Ah evet, uzun zaman oldu, neler yapıyorsun, nasıl gidiyor?” dedim.
Hiç de umurumda değildi. Bensiz berbat bir hayatın olmuştur inşallah. Sikin
kopmuştur da götüne girmiştir inşallah. Bana bir kere bile veremediğin götün
kopmuştur inşallah. “İyi, ben de Antalyadayım” dedi. Tatilde kesin. Senin
neyine ulan tatil. Bu mevsimde neyine tatil! Kim bilir kimle gittin. Ah kesin sevgilisiyle
gitti. Ben yola getirdim adam ettim, sefasını başkaları çekecek. Tanrım onlara kim bilir nasıl davranıyor. Hiç zorlanmadan sarılmış,
sevmiştir kesin. Benim hiç hissedemediğim tüm sıcaklığı başkalarına vermiştir.
N’olur bir an önce bitsin bu konuşma, daha çok öğrendikçe sinirlerim haşat
oluyor. “Ha ben de ders çalışıyordum” dedim.
Telefonun kapanma ihtimalini artırır
düşüncesiyle. Sonra her zamanki nasihatlerine başladı. Yok efendim
mühendislikler konusunda dikkatli tercihler yapmalıymışım, o da bu işlerin
içindeymiş, sonra işte kendimi geliştirirsem iyi işler yapabilirmişim de cart
curt. Lan am kafalı salak, ben hiçbir şey bilmiyorum di mi? Sen biliyorsun bir
tek, nasıl geliştirecekmişim kendimi, bana nasihat vermek yol yordam göstermek
sana mı kaldı? “Çıkamadın hala Tekirdağdan” dedi. O kadar sinirlendim ki, beton
kamyonunda döndürüp döndürüp üzerine meteor yağdırmak istedim. Burası doğup
büyüdüğüm yerdi, hatta kendimi ait hissettiğim tek yer. Nereye gidersem
gideyim, hep bir parçam burada kalacaktı. Burası kurtulmak istediğim bir yer
değil, ayrılmam gereken bir yer olacaktı zamanı geldiğinde. Evim, ailem,
arkadaşlarım, etrafında su tabancasıyla ıslattım bütün duvarlar, bahçede
köşelerde olan karınca yuvalarını minicik parmaklarımla ezdiğim yerler, güneşin
doğduğu, battığı teperler, çocukluğum, her şeyim buradaydı. Kaybetmekten çok
korktuğum tüm dünyam. Bunu bile anlamdıramayacak duygusallıkta sığ bir öküz
olduğun için ve sende sevecek ne bulduysam bunun için kendimden utandım. “Yoo,
burayı oldum olası severim. Çıkmak istediğim bir yer değil. İstediğim yere
zaten gidebiliyorum. Burada bir yıl daha kalmaktan mutluyum” dedim. “peki, yanlış
hatırlıyorum sanırım” dedi. Sonra aklıma geldi, evet yanlış hatırlaman normal,
çünkü senle dünyanın her yerinde yaşayabilirmiş gibi davrandım. Küçük bir göl
evinde yaşlanalım istedim, hep bunu söylerdim. Öyle hatırlaman normal. Seninle
neleri denk tuttuğumu anlayamamış olman da normal. Sevdiğim her şeyden uzak
kalıp, seninle olabileceğim mutluluğa, seni ailem yapacak olan şeyleri,
anlayamamış olman çok normal. Çünkü sen busun, nankör, kıymet bilmez, değerini
hiç hak etmemiş birisin.. “Oldu tamam teşekkür ederim aradığın için” diyerek
vedalaştık ve kapadık telefonu.
Sonra biraz daha mesajlaştık. Zaten fakirliğin dibiyim şu
sıra, telefonumdaki kredilerin tamamını da mesaj atmak için harcadım. Ertesi
güne kalmadı tabi ki. Bana bir yerde “ben senden sonra hiç sevemedim. İnsanlar
tanıdım, benim için sadece güzel şeylerdi. Ama hiç kimseyi sevemedim. Kimse o
kadar özel olmadı. Hep arkadaşlarım ısrar etti, ama bir şey hissetmediğim
biriyle olamam dedim” yazdı. Amına koyayım korkuluk. Bu okuduklarım beni o
kadar mutlu etti ki otokontrolümü elime aldığımda kendimi salak ilan etmekle
suçladım. Hala o insan olmaya ne kadar da hazırmışım meğer. Bana olumsuz
hissettirmekten başka hiçbir işe yaramayan, hayatımı turuncudan griye çeviren o
adama aşık olmaya o kadar hazırmışım ki kendime inanamadım. Bitti sandığım her
şey bir yerde hayat buldu. Kendimden de lanet olası duygularımdan da nefret
ettim. Hiçbir şeyi eskisi gibi yapmayacak kadar çok uğraşmıştım. Çok şeyi
yoluna koydum, kendimce çok şeyi başardım. Hepsini yeniden ateşe veremez, şimdi
olduğum kişiden vaz geçemezdim. Olduğum halimle de onu asla sevmemeliydim.
Özledim, evet özledim ama onu mu yoksa aşık olmayı mı özledim bilmiyorum. Bir
şeyler yazdım, olumsuz olmayan şeyler. Hem onun bana yaptığını yapmak
istemedim, duygularını açan bir insanı kırmak bence dünyadaki en kötü şeydi,
hem de boşa gitmesini istemedim. İnsanlar birbirini boşuna özlemiş olmamalıydı.
Sonra geç oldu saat, konuşurken ya uyudu, ya da yazmak istemedi işte
bilmiyorum. Biraz bekledim telefonun başında. Acaba ben mi duymadım diye tuş
kilidini açıp birkaç kez kontrol ettim telefonu. Sabah oldu, elime aldım baktım
telefonu. En yakın arkadaşlarımdan birinin doğum günüydü ve enerjimin tavan
yapması, tüm hücrelerime nüksetmesi gerekiyordu. Tüm gün kendimi telefonu elime
alıp mesaj beklerken buldum. Hayır, işte istemediğim şey buydu. Kendimi geri
zekalı, hayırsız bir maldan koruyabilirdim, beni üzemez ve yaptıklarıyla
kıramazdı bu saatten sonra. Aynı yerden iki defa kıramazdı beni. Buna
dayanabilecek kadar büyümüştüm. Kendimi tedavi etme mekanizmam Nobel’e layıktı.
Ama kendimden koruyamazdım… Bir şeyler beklerken, beklemediğime inandıramazdım
kendimi. Kendimi gerçek aşka kafa yorarken bir kez daha yanılmasına izin
veremezdim. Yapmak , yaşamak, tecrübe etmek istediğim hiçbir şey bunla
çelişmemeliydi. Sevdiğim şeyler uğruna kendimden fedakarlık etmeyecek ve soğuk
yatağımı kendim ısıtacaktım. Bana iyi gelen şeylerle çevirecektim hayatımı,
dengesizliklere mahal yoktu. Ona da yer yoktu bunca şey içinde. Usulca vaz
geçtim. Son kez olmasını ümit ederek. Dumandan bir şarkı çalıyordu dinlemeye
başladığımda…
Allah’ım Allah’ım, ateşlere yürüyorum…
Allah’ım Allah’ım acı ile, aşk ile büyüyorum…
Bloğunuzu takibe aldım:) banada beklerim.
YanıtlaSilÇayımı poğaçamı aldım, sizdeyim. :)
Sil🔴 Türbanlı köylü kızı kecilerin yanında sevgilisine sakso cekerkenki videosu sadece bizde !! Analdan zorla verip sonra zevkliymis diyen Gülayın ifsası.. Sevgilisine vajinadayken arkadaşına kızın arkasına girince olanlar oldu !!! Liseli beni sikerken gosterince paramı kazanıcaz diyor .. Turk porno videolar arsivi
YanıtlaSilyüzlerce turk amator video
🔴 TIKLA SİTEYE GİR
✅ full İfsalar
🔵 Yerli ifsa site : sakirabi.com
🔵 sakirabi.com